hoşgeldin.

"önemli olan yaşamaktır diyorlar ama ben yine de okumayı tercih ediyorum"
LOGAN PEARSELL SMITH

27 Şubat 2011 Pazar

MARDİN'DE YAZILMIŞ YAZI

Her çıkışın bir inişi varmış.
Yasadık da gördük, haybeye konşumuyoruz yani.
Yukarıya çıkarken nasıl inerim diye düşünmek beyhude.
Çünkü çıkabiliyorsan eğer yumuşak topraklı tepeye inebilirsin de…

O tepeye vardığımda gördüm ki, her yer her zaman güneş almıyor.
Bazen gölgelik huzurlu, rüzgar esiyor tatlı tatlı. O kadar tatlı ki sorma.
Modaya kadar götürüyor adamı.

Güneş ıpılık, tenime vuruyor
Keci yollari var, patikalar...
Yürümemi kolaylaştıran geçitler, nefes almaya calışan topraklar.
Bunlar kurtarılmış topraklar ve her daim işgal altında kalmaya mahkumlar.


Yine de geliveriyorsun aklıma, şu pıtırcık gibi üzüm açmış, yarının garantisi olmayan şehirde.
Kovalıyorum seni aklimdan, guneş de tam batarken.
İniveriyorum aşağıya hem de en kolayindan.

18 Şubat 2011 Cuma



dört kişi parkta çektirmişiz,
ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
anlaşılan sonbahar,
kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
babası daha ölmemiş oktay'ın
ben bıyıksızım,
orhan, süleyman efendiyi tanımamış.

ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz

bifiil yalnızız

....
ötede
islak mavi bir sabahtı. gökyüzü
bembeyaz karanfiller, pencere
kahveniz, masanız, kahvaltınız
bir yankı
ve bütün çay fincanları: durmadan yalnızsınız
durmadan yalnızsınız.

-----

edip cansever

17 Şubat 2011 Perşembe

eskiyi özlemek

Eski beni buldu...
Beklenmedik bir anda karşılaşıverdik,çok uzaklarda.
Buralardan başka bir diyarda.
Dillerini hiç bilmediğimiz insanların ülkesinde.
Benim elimde bir şairin kitabı vardı sanırım. hava güneşliydi eminim.
ve tek isteğim
bir parka atıp kendimi, şair olmaya özenmekti.

kafamı kaldırdığımda,
işte ordaydı tam karşımda .
bana bakıyordu,
gülüyordu.
ayağımın dibinde bir papatya bitmişti,
öylesine güzeldi ki
bir mucize gibiydi.

ayağa kalkmak hiç içimden gelmiyordu, o da inadına oturup bana bakıyordu.
ben gülümsüyordum ona, gözlerine baka baka...
o gülümsüyordu bana, parkın ortasında.
tam ayağımın dibinde bir papatya bitmişti, boynu benden tarafa.

aklımda onun bana dinlettiği bir şarkı, içimden mırıldanıyordum sakin, huzurlu.
ne o davranıyordu bana, ne ben...
uzaktan birbirimize bakarak tam olmuştuk,bir olmuştuk.

sırtımı ağaca yasladım, elimi yeşil çimenlerin üstünde gezdirdim, gökyüzüne doğru boynumu uzattım, gözlerim doldu güneşi gördüğümde, uzun zaman olmuştu.
ve hemen akabinde çiçeklerini açmaya yeltenmiş bir ağaç...

baktım gözyaşlarım süzülüyor yanaklarımdan aşağıya, dua ettim rüya olmasın diye, gitmesin, bana hala gülümseyerek bakıyor olsun diye.

gökyüzünden indirdiğimde kafamı,
karşımdaydı.
tam karşımda bu sefer. ellerim ellerine değebilecek kadar, gözlerim çok yakındı ona.

"merhaba" dedi. "ben geldim..."

"gel otur yanıma" dedim. oturdu. elleri ellerime değdi çok uzun zaman sonra, "yalnız mısın?" diye sordum "artık değilim" dedi.